Kant’ı Eleştirel Okumak

Türkiye Kant Topluluğu, Goethe Enstitüsü Ankara iş birliği ile 15 Mayıs 2022 Pazar günü saat 14.00’te Kant’ı Eleştirel Okumak başlıklı bir panel düzenleyecektir.

Moderatör:

  • Seniye Tilev

Konuşmacılar:

  • Elif Çırakman – “Kant’ın Eleştiri Fikri ve Yöntem Meselesi”
    Özet: Saf Aklın Eleştirisi’nin “Önsöz”ünde Kant, Kritiği yöntem üzerine bir çalışma olarak sunar. Bu açıdan Kritik, aklın sınır, yasa ve amaçlarının tayin edildiği metafiziğe giriş yoludur. Kant’ın eleştiri fikri, saf aklın etkinliğinin meşruluğunu mesele edinmesi bakımından felsefi bilgi için ön hazırlık niteliği taşıyan bir yöntem meselesidir. Saf Aklın Eleştirisi’nin sonunda yer alan “Transandantal Yöntem Öğretisi” bölümü ise bilgiyi kuran koşul ve ilkelerin incelenmesinden ziyade saf aklın mimarı olduğu kendi mimarisinin, yani sistematik yapısının biçimsel koşullarının belirlenmesini hedefler. Buradaki metodolojik mesele saf aklın yasama gücü temelinde kendine koyduğu amaçlarının bir plan ve sistem dahilinde belirlenmesidir. Bu bakımdan “Transandantal Yöntem Öğretisi” saf aklın kendi sistematik yapısını keşfettiği; eleştirel sorgusunun olumsuz ve olumlu sonuçlarını ilişkilendirdiği ve sistemli bir şeklide düzenlediği metodolojik hamleler içerir. Bu hamlelerden ilki saf aklın disiplinidir. Bu çalışmada Kant’ın eleştiri fikrini saf aklın öz-disiplini meselesi olarak çözümlemeyi hedefliyorum. Zira Kant bu bölümde eleştirinin öncelikle bir öz-disiplin meselesi olduğunu öne sürmektedir. Saf aklın disiplini, aklın spekülatif kullanımını sınırlandırmasını ifade eder. Bir başka deyişle disiplin, saf aklın ilkeleri dahilinde neyi asla başaramayacağının gösterilmesinin yoludur. Daha özelde ise disiplin, saf aklın teorik bilgi hususunda sınırının teşhisini değil, bu sınırı ihlal etme eğiliminin, yani yanlışa düşme ihtimalinin önlenmesidir. Özetle saf aklın disiplini aklın kendi hamlelerini sınırlandırmasının; yanılgılarının koşullarını tanımasının ve çelişkilerini önlemesinin yöntemidir. Bu bakımdan disiplin saf aklın kendi doğasından kaynaklanan eğilimin – diyalektik yanılsamanın – üstesinden gelmesinin yol ve yordamıdır. Ancak disiplin fikri ile ortaya çıkan bu olumsuz sonuç, yani gerçeğin saptanması yerine yanılgının önlenmesi, aynı zamanda saf aklın kendi ile çelişmesini önleyici tek yol olması bakımından olumlu bir anlam taşır. Zira akıl spekülatif etkinliğini sınırlandırarak ortaya koyduğu disiplin ile kendini dogmatizm ve kuşkuculuk kıskacından kurtarmakta, pratik anlamda otoritesi ve otonomisini kazanabileceği “düşünülür” alana yer açmaktadır. Sonuç olarak Kant’ın söz konusu metodolojik hamle – disiplin – ile saf aklın teorik ve pratik etkinliğinin meşru alanlarının ayrılmasının; özgürlük ile zorunluluk fikirlerinin bağdaştırılabilmesinin, nihayetinde de saf aklın karşıtlık içine girmeyen farklı düzen ve düzenlemelerinin sistematik birliğinin tesis edilebilmesinin yolunu açabilecek biçimsel koşulu öne sürmektedir. 
  • Toros Güneş Esgün – “Kant’ın Politik Antinomileri: Mülkiyet, Hukuk, Demokrasi”
    Özet: Bu konuşma, Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’nde bahsettiği antinomilerden özgürlük antinomisinin Kant’ın politik eserlerinde nasıl dönüşerek yeni antinomiler yarattığını göstermeyi amaçlamaktadır. Böylelikle sırasıyla “mülkiyet”, “hukuk” ve “demokrasi” kavramlarının Kant’ta tez ve antitez olarak hangi yargılarla ilişkilendirilebileceği “özgürlük” ve “cumhuriyet” idelerinden hareketle yorumlanarak, Kant’ın siyaset felsefesinin otoriter boyutları ile özgürlükçü boyutları birbirinden ayırt edilecek ve bu ayrımın günümüzün politik problemlerine yönelik sunacağı imkanlar tartışılacaktır. Bildiri, Adorno’nun deyişiyle Kant’ı “mikrolojik okuma”ya tabii tutmayı ve onun politika felsefesinde çözülerek ebedi barış idealine doğru ilerleyen politik antinomilerinin, aşılıyor gibi görünen karşı savlarına dikkati çekmeyi amaçlamaktadır. Öncelikle Kant’ın eleştirel felsefesini eleştirmek için nasıl bir yol izleyeceğimizi kısaca anlattıktan sonra, Kant’ın “Saf Aklın Antithetiği” bölümündeki 4 antinomisinden 3. antinomi olan özgürlük antinomisinin düşünürün etik, politika ve hukuk gibi alanlardaki düşüncelerinde nasıl yeni antionomiler yarattığını ve bu antinomilerin çözülüyor gibi görünseler de antitezlerin orada olmaya devam ettiklerini göstereceğiz. Mülkiyet antinomisinin hukuk ile, hukuk antinomisinin cumhuriyet ile çözüldüğü yerde karşımıza çıkan demokrasi antinomisinin Ebedi Barış düşüncesiyle aşılması çabasının Kant’ın kuramını geride bırakılmış görünen antinomilere doğru yeniden sorgulamamızı gerektireceğini ve bu sorgulama sonucunda mülkiyetin haksızlığını, devletin hukukla bağlanma çabasının olanaksızlığını ve son olarak sadece güçler ayrılığına dayanan fakat halkın katılımını dışlayan bir cumhuriyetin demokrasi antinomisini çözemeyeceğini iddia ederek, “Ebedi Barış”taki kozmopolit bakış açısını geriye doğru işletecek, böylelikle Kant’ın günümüz sorunlarından yoksulluk, hukukun krizi ve demokrasinin krizi problemlerine sunabileceği yanıtları vurgulayacağız.  Kant’ın politik düşüncelerindeki hareket “sentetik a priori” yargıları sonucuna göre geriye dönük olarak kurmak ve yasalaştırmak yönünde olduğuna göre, biz de bu hareketi tersine çevirmek için, sonuçtan başlangıca, ebedi barıştan geriye doğru yol açmayı deneyeceğiz.
  • Saniye Vatansever – “Kant’ın Eğitim Felsefesi”
    Özet: Kant bireyin aydınlanmasını insanın kendi suçu [selbstverschuldeten] ile düşmüş olduğu bir ergin olmama  [Unmündigkeit] durumundan kurtulması olarak tanımlar. Bu tanımda aydın olamayan bireyler, başarısızlıklarından dolayı kendileri sorumlu tutulur. Nitekim bu metinde Kant, aydın bireyler olabilmemiz için gereken tek şeyin -sağlıklı her bireyde var olan- düşünme kapasitesini kullanabilmek olduğunu ima eder. Bu eşitlikçi aydınlanma anlayışına göre, sadece belli imtiyazlara sahip bir zümre değil de, aklını kullanma cesareti ve azmi gösteren herkes aydın olabilir. Her ne kadar Kant aydınlanma tanımı yaparken aklını kullanabilme cesareti ve kararlılığı olan herkesin aydın olabileceğini ima edip, aydın olamama durumunun kişinin kendi suçu olduğunu iddia etse de, bu metne daha yakından baktığımızda ve Kant’ın diğer metinlerine danıştığımızda aydın olamama durumunda bireyin kontrolü dışında olan başka bir faktörün daha olduğunu görüyoruz. Zira 1803’te yayınlanmış ve Kant’ın kendi ders notlarına dayanarak düzenlenmiş olan Eğitim Üzerine Notlar [über Pädagogik] eserinde de belirtildiği üzere, yetiştirilme ve eğitim sürecinin bireyin aydınlanmasında ve ahlaki gelişiminde çok önemli bir rol oynadığı aşikârdır. 

Kant’ın Eğitim Üzerine Notlar’ında belirttiği üzere, eğitim insan olabilmemizin ön koşulu ise, aydın insan olabilmemizin de ön koşuludur diyebilir, ve dolayısıyla sadece elit bir grubun aydın olmasını aldıkları eğitim ile açıklayabiliriz. Bu çalışmada bireyin aydınlanması konusunda Kant’ın metinlerinde görünür bir gerilim olduğunu gösterilerek, Kant’ın aydınlanma konusunda eşitlikçi mi yoksa kendi döneminde popüler olan elitist bir tutum mu sergilediği araştırılacaktır. Bireyin aydınlanması ile eğitimi arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılabilmesi için Kant’ın aydınlanma nedir metnini yazdığı dönemde ortaya çıkan felsefi tartışmalara ışık tutularak, Kant’ın kendi dönemindeki entelektüellerden farklı olarak aydınlanmadan ne kastettiği ve eğitim anlayışı yakından incelenecektir. Bireyin aydınlanması ve eğitimi arasındaki ilişki açıklanarak, Kant’a göre nasıl olup da aydın olabilmek için eğitime ihtiyaç duyduğumuz halde aydın olamama durumundan bireyin kendisinin sorumlu olduğu gösterilecektir. 

Etkinlik Goethe Enstitüsü Ankara’da yüz yüze gerçekleşecek olup, katılımcılar pandemi kurallarına uygun olarak mekana kabul edilecektir. Etkinlik herkese açıktır.

Mayıs 15, 2022

Schedule

Date: