Panel: Saf Aklın Eleştirisi’nin 240. Yılı

Türkiye Kant Topluluğu, Saf Aklın Eleştirisi’nin ilk basımının 240. yılını Kant’ın doğum gününde bir panelle anacaktır. Panel, Zoom programı üzerinden gerçekleşecektir. Detaylar aşağıdaki gibidir:

Bağlantı adresi: https://zoom.us/j/97371059073?pwd=SThXVHpmTjZoNGNXQ2NmYkxTMVVYZz09

Meeting ID: 973 7105 9073
Şifre: 763832

Etkinlik ilgi duyan herkesin katılımına açıktır.

Etkinliğin kaydına YouTube kanalımızdan ulaşabilirsiniz.

Moderatör: Gamze Keskin

Konuşmacılar
-H. Bülent Gözkân
-A. Ayhan Çitil: KANT VE YENİ METAFİZİK
Özet: Kant’ın Birinci Kritik’i klasik metafiziğin kapsamlı bir eleştirisini sunar. Bu eleştiriden Aristoteles’ten Leibniz’e, Platon’dan Descartes’a hemen her filozof nasibini alır. Kant bilgimizi genişleten metafiziksel yargıların imkânını farklı usullerle sorgulama yoluna gitmiştir. Bazen bu sorgulama genel mantıktan varlığa ilişkin hükümlere geçmenin imkansızlığına, bazen kavramsal ve görüsel bilginin kaynakları bakımından yeterince ayırt edilememiş olmalarına, bazen de transandantal mantığı kanon olarak kullanmaya çalışmanın yanılsamalara yol açmasına dayandırılmıştır. Kant’ın bu eleştirilerinin oldukça ekili olduğu tartışılmaz bir olgudur. Öte yandan bu olguyu tespit etmemiz bugün karşımızda yeni bir tür metafiziğin bulunduğunu söylememize engel teşkil etmemektedir.  Bilim metafiziği, yeni özcülük, yeni gerçekçilik, zorunlu istidatlar, modal metafizik, somut var olanların zorunluluğu, mümküncülük, fiili ilik, meta-metafizik, (…) gibi terimler havada uçuşmaktadır ve büyük ilgi görmektedir. Bu metafizikler özellikle yirminci yüzyılda mantık, matematik, dilbilim, fizik vb. alanlarda elde edilen önemli sonuçları esas alıyor ve varlık hakkında bir konuşmaya yöneliyor görünmektedirler. Bu bildiri Kant’ın metafizik eleştirilerinin Kant sonrasında öne çıkan bu yeni tür metafiziğe yöneltilmesi durumunda ne ile karşılaşacağımız sorusunu ele alıyor. Bildiride ilk önce Kant’ın dil anlayışı üzerinde duruluyor. Kant’ın dizgesinde öne çıkan yargı anlayışı ile söz edilen çağdaş metafiziklerin konu ettikleri “önerme” anlayışı arasındaki bağıntı inceleniyor. Aklın düzenleyici kullanımı vasıtasıyla var kılınan bir olgular dünyasının 

ARGE’nin Gedanke olarak andığı olguların mekânı ve Wittgenstein’ın mantıksal uzayı ile ne ölçüde ilişkilendirilebileceği tartışılıyor. Dilin resmettiği veya sunduğu olgular dünyasının aklın düzenleyici kullanımının bir ürünü olarak düşünülmesi halinde bunun çağdaş metafizikteki realizm – antirealizm tartışmalarının mahiyeti bakımından sonuçları tartışılıyor. Daha sonra Kant’ta karşımıza çıkan düşünülebilme – bilinebilme ayrımı yukarıda ifade edilen önerme anlayışı üzerinden ele alınıyor. “Görüsel bir karşılığa sahip olabilme” ve “küme kuramsal bir modeli olabilme” kavramları kıyaslanıyor ve bu arka planda çağdaş metafiziklerde dil – gerçeklik ilişkisinin nasıl ele alındığı üzerinde duruluyor. Bilhassa Cantor ile birlikte dolaşıma giren sayılabilir – sayılamaz sonsuz anlayışlarının yeni metafiziksel açılımlara yol açıp açmadığı tartışılıyor. Çağdaş fizikte yaşanan gelişmelerin Kant’ın sözünü ettiği antinomileri geçersiz kılacak biçimde evrenin bütünü hakkında bir konuşmayı mümkün kılıp kılmadığı tartışmaya açılıyor. Sonuç olarak yeni metafiziğin Kant’ın eleştirdiği klasik metafiziklere göre farklılıklar içerdiği, lakin ne ölçüde zihinsel veya dilsel olandan varlık alanına geçiş yapabildiğimizin ve varlık hakkında hükümler verebildiğimizin tartışmaya açık olduğuna dikkat çekiliyor. 

-Kaan H. Ökten: Saf Aklın Eleştirisi’nde Transendental Yöntem Öğretisi
Özet: “Transendental Elementar Öğreti” başlıklı birinci ana bölümde Kant görüleri, kavramları ve ideleri ele almaktadır. Bunlar Transendental Aisthetik, Analitik ile Diyalektik bölümleridir. Kant, kitabın çok daha kısa olan ikinci ana bölümü olan “Transendental Yöntem Öğretisi”ni ise şöyle tanımlamaktadır: “… transendental yöntem öğretisi denildiğinde, saf aklın eksiksiz sisteminin formal koşullarının belirlenmesini anlıyorum. Bu bakımdan, saf aklın disiplini, kanonu, arkitektoniği ve son olarak da tarihiyle meşgul olacağız ve genel olarak anlama yetisinin kullanımı açısından okullarda pratik mantık adı altında arayış içinde olunan, ama kötü biçimde yerine getirilen şeyi transendental bakımdan sağlamış olacağız…” (A707-708, B735-736)

Kant refleksiyonlarda şöyle demektedir: “Mantığın iki kısmı vardır: 1. Teorik kısım. Genel olarak anlama yetisinin elementar öğretisidir. 2. (Pratik kısım.) Yöntem öğretisi. […] Elementar öğreti: a. Analitik. b. Diyalektik. Yöntem öğretisi ise bilginin ayırt edilmemiş çokluğunun bir bilim oluşacak şekilde birbirine bağlanma minvalini ele alır. Ya doktrinerdir ya da polemiksel.” (AA 16: 783)

Transendental yöntem öğretisinin, transendental elementar öğretinin ardından ele alınmasının nedeni böylelikle açığa çıkmış olmaktadır. Zira anlama yetisi ve görünün kuralları ortaya konmadan ve aklın ideleri açıklığa kavuşturulmadan bilginin yöntemi tesis edilemez. Bu konuda Kant, Saf Aklın Eleştirisi’nin henüz başlarında şöyle demektedir: “… nesneler epey yüksek bir düzeyde bilinmelidir ki, onların bilimini meydana getirebilecek kurallar saptanabilsin.” (A52, B77).

Başka bir deyişle, “transendental yöntem öğretisi, saf aklın bilimi denilen evrensel ideyi bir sistem olarak tasarlama ve bu sistemin kurulması için uygun araçları sağlama amacındadır.” Dolayısıyla Kant, transendental yöntem öğretisini “saf aklın eksiksiz sisteminin formal koşullarının belirlenmesi” olarak ifade etmekte ve dört altbölüme ayırmaktadır: Saf Aklın Disiplini, Kanonu, Arkitektoniği ile Tarihi.

Kant’a göre transendental yöntem öğretisi, “saf akıl binasını inşa etmek için gerekli plan ve malzemeleri sağlamaktadır. Bunun için saf aklın bazı yanlışlarının önüne geçilmelidir. Ama bilinmelidir ki, bu yanlışlar da sistematik biçimde meydana gelmektedir.”Bu işlemi sağlayacak olan şey “disiplin”dir. Kant disiplin sözcüğünü “disipline etme” anlamında kullanmaktadır. Öte yandan saf aklın kanonu, bilginin kullanım ve uygulanışı hakkındadır. Yani disiplinin sınırlayıcı ve negatif işlevinden sonra, kanonun pratiğe yönelik pozitif işlevi söz konusu olmaktadır. Böyle bir kanon aracılığıyla Kant, deneyimi aşan aklın kullanımını tahdit ve tashih etmek ve sistematik bir bütün içinde tutmak niyetindedir.

Öte yandan transendental yöntem öğretisinin ana meselesi, “Saf Aklın Arkitektoniği”dir. Zira burada Kant sistem sorununu, yani alelade bilişi bilime dönüştüren sistematik birliği ele almaktadır (A832, B860). Arkitektonik “sistemlerin sanatıdır” ve dolayısıyla “genel olarak bilişimizdeki bilimsel olanın öğretisidir ve zorunlu olarak yöntem öğretisine aittir” (A832, B860). Bir başka deyişle “arkitektonik, Kant’ın metafelsefi teorisini içermekte ve bizatihi eleştirel felsefenin koşul ve planını temsil etmektedir.” Dolayısıyla “arkitektonik” sözcüğü, aslen mimarlık terimi olsa da metafizik irdelemeler bakımından insan bilişinin temellerini, tasarımını, malzemelerini, düzenlenişini ve simetrik ve sistematik bütününü ifade eden bir kavramdır. Kant da halihazırda bu terimi bu şekilde kullanmaktadır.

“Transendental Yöntem Öğretisi”nin son bölümü “Saf Aklın Tarihi” hakkındadır. Bu dört sayfalık kısa bölümde Kant, felsefe tarihinin ana hatlarını serimlemekte, ileride daha ayrıntılı ve kapsamlı bir transendental çalışma yapılması gerektiğini söylemektedir.