Kant ve Sanat
Türkiye Kant Topluluğu, İBB Kültür AŞ. iş birliği ile 24 Eylül 2021 Cuma günü saat 17.00’de Kant ve Sanat temalı bir panel düzenleyecektir. Etkinlik Kadıköy Müze Gazhane’de yüz yüze gerçekleşecek olup, katılımcılar pandemi kurallarına uygun olarak mekana kabul edilecektir.
İçişleri Bakanlığının yayımladığı genelgeye göre aşı olmayan ya da hastalığı geçirmemiş kişilerin etkinliklere katılımında azami 48 saat önce yapılmış negatif sonuçlu PCR testi kontrolü getirilmiştir. Giriş için kontroller HES kodu üzerinden yapılacaktır. Müze Gazhane girişinde gerekli kontroller yapılacağı için bu şartlara uygun kişilerin katılımcı olarak kabul edileceğini önemle duyururuz.
Moderatör: Umut Eldem
Konuşmacılar
-Selda Salman: ESTETİK YARGILARIN KAVRAMSAL OLMAYIŞI NE ANLAMA GELİR?
Özet: Kant, Kritikler projesinin üçüncü eseri olan Yargıgücünün Eleştirisi’nde daha önce Saf Aklın Eleştirisi ve Pratik Aklın Eleştirisi’nde ele almadığı, estetik duyguların yargılarına ilişkin yeni bir yargı türü ortaya koyar: Reflektif yargı. Reflektif yargılar, bilişin alanındaki belirleyici yargılardan farklı olarak nesneye ilişkin değildir, ne nesnenin kendisinden kaynaklanır ne nesneye dair bir belirlenimde bulunur. Yargıgücünün Eleştirisi’nin ilk bölümünde Kant, bu türden yargıların en güzel örneklendiği ve Kant’ın yaşadığı dönemde inceleme alanlarından biri olan “güzel” ve “yüce” duygularını ele alır. Güzel ve yüceye ilişkin yargılar öznel yargılardır ve nesneyi tanımlayan kavramsallığı taşımaz. Estetik deneyim öznede bir biliş ortaya çıkarmaktan ziyade hazzetme ve hazzetmeme duygularının ortaya çıkmasına ilişkindir. Bu anlamda yalnızca özneye ilişkin bir yargı söz konusudur. Bu konuşma “Kant ve Sanat” başlığı altında bir etkinlik kapsamında olduğu için yalnızca “güzel”i ele alacaktır.
Kant güzeli dört uğrakta tanımlar ve bu uğraklardan ikisinde güzelin kavram olmaksızın evrensel olarak haz verdiğini ve “kavram olmadan zorunlu bir tatminin nesnesi olarak kavranan” olduğunu söyler (YE, 5:219, 5:240). Yargıgücünün Eleştirisi’nde estetik yargıların kavramsal olmadığının, anlama yetisinin kavramları ya da yasaları olmadan işlediğinin altını defaatle çizer. Güzele ilişkin deneyimde hayalgücü yetisi ve anlama yetisi belirlenimsiz, “özgür/uyumlu bir oyun” içine girer ve “belirli bir kavram, bilişin belirli bir kuralıyla onları sınırlandırmaz” (YE, 5:217). Bu nedenle bilişsellikte, kavramlarla ilişkisi kurduklarında “bilme”yi ortaya çıkaran bu yetilerin işlevleri üçüncü Kritik’te farklı bir mahiyete bürünür.
Ancak Kant’ın burada “kavram” ile ne kastettiği yeteri kadar anlaşılmadan güzele ilişkin felsefi yaklaşımını anlamak mümkün değildir. Bu konuşmada, Kant felsefesinde kavramların ne anlama geldiği, kavram türleri ve bu bağlamda estetik beğenide kavramsallığın neden mümkün olmadığına işaret edilecektir. Kant’ın, bu yaklaşımıyla estetik beğeniyi ve bununla bağlantılı olarak sanatsal beğeniyi nasıl “özgür” ve “tüketilemez” kıldığına değinilecektir.
-Gamze Keskin: KANT’IN SANAT KAVRAYIŞI
Özet:
Kant’ın sanatlarla ilgili en geniş değerlendirmesi Yargı Gücünün Eleştirisi’nde bulunur. Yargı Gücünün Eleştirisi, Estetik ve Teleoloji olmak üzere iki ana bölümde ele alınır. Birbirinden bağımsızmış gibi görünen bu iki tema reflektif yargı gücü ortaklığında aynı eserde ele alınır. İlk kısımda yani estetik kısmında ise her ne kadar Kant böyle bir bölümleme yapmaktan imtina etmiş olsa da yapıtın içeriğine baktığımızda estetik ve sanat olarak ilk kısım da tekrar ikiye ayrılabilir. Çalışmanın 43. ve 54. bölümleri arasında Kant sanat, güzel sanatlar, deha ve estetik ideler kavramları ekseninde sanat kavrayışını açıklar. Sanat, çok geniş bir çerçeveden daraltılarak açıklanır. Burada üç temel karşıtlık karşımıza çıkar. Bunlardan ilki sanat öncelikle insanın yaptığı bir şey olarak doğadan ayrılır. Sanat eseri dediğimiz bir şeyin insan elinden çıkması gerekir. İkinci olarak sanat, yine bir insan edimi olan bilimden ayrılmalıdır. Bir şeyi bilmek (bilgi) ile yapabilmek (beceri) arasında da bir ayrım çizilmesi gereklidir. Üçüncü karşıtlık ise sanat ve zanaat ayrımıdır. Zanaatten ayırdığı sanatı, yeniden bir ayrıma daha sokar. Bir nesnenin bilgisine uygun bir sanat, onun için gereken eylemleri yalnızca onu yapmış olmak için yapıyorsa mekâniktir. Ancak dolaysız olarak bir amaç taşıyorsa ve bundan haz alıyorsa ona estetik sanat denir. Estetik sanat da; güzel sanat ya da hoş olanın sanatıdır. Mekanik olanda hazzın amacı duyumlar aracılığı ile sağlanırken, estetik olanda bilişsel yetilerin oyunu bu hazzı oluşturur. Hoş sanatlar, yalnızca yarar taşırlar. Karşıt olarak güzel sanat, bir tasarım ürünü olarak karşımıza çıkar. Kant’ın güzel sanatlar konusunda yapmış olduğu sınıflandırma üç temel başlık ve her birinin altına düşen sanat dallarını içerir. Bu konuşmada, aşağıda sıralı olarak verilen bu sanatlar konusunda Kant’ın görüşleri serimlenmeye çalışılacaktır:
- Konuşma Sanatları: Retorik, Şiir
- Biçimlendirici Sanatlar
- Plastik Sanatlar: Heykel, Mimari
- Resim Sanatları: Asıl Resim Sanatı ve Peyzaj Mimarlığı
- Duyuların Güzel Oyununun Sanatı: Renk, Ton.
-Can Okan: KANT’IN SANAT KAVRAYIŞINDA DEHA VE ESTETİK İDELER
Özet: Immanuel Kant (1724-1804), üç temel başyapıtı olan Eleştiri’leri arasından, “Yargı Gücünün Eleştirisi” (Kritik der Urteilskraft) adını taşıyan üçüncü eserinde, estetiğe, beğeni yargısına, güzel sanat dallarına ve teleolojiye dair sistematik bir inceleme yapmıştır. Söz konusu eserin Estetik Yargı Gücünün Eleştirisi başlığını taşıyan ilk kesiti, tüm felsefe alanında Kant Estetiği adıyla anılan konuyu içermektedir. Kant, yargı gücünün faaliyetini belirleyici ve reflektif yargı vermek şeklinde ikiye ayırır ve ilkini teorik alanda, ikincisini ise estetik alanda geçerli olarak gösterir. Aklın yargı gücü faaliyeti, bu şekilde, ya a priori kavramları görülere uygulayarak (belirleyici) tekil bir yargıyı verir ya da bir tekil nesneye yönelik düşünce yoluyla kavramın çıkarımı için (reflektif) bir yargı verir. Sözü edilen ikinci yargı tipi, estetiğin alanında geçerli kullanımını bulur. Bir nesnenin sanat eseri olarak tasarlanması ve bunun karşısındaki öznenin güzel yargısını vermesi, reflektif (Reflectiren) bir faaliyettir. Güzel sanat eserinin tasarımı, anlama yetisi ile hayal gücünün uyumlu birlikteliğinden oluşturulur ve böyle bir nesne, biliş faaliyetindeki gibi tekil bir yargıyı çokluya uygulamakla kavranamaz. Güzel sanat eseri, Kant’ın amaçsız amaçlılık kavramında açıkladığı şekilde, anlama yetisi ile hayal gücünün özgür birlikteliği sonucu üretilmektedir. Dahası, yalnız biçimsel bir kavram olan amaçsız amaçlılığa ek olarak,kavramların kapsama alanını genişletme olanağı mevcuttur. Çünkü, bir nesnenin üretiminde önceden belirlenmiş bir amaç olursa, o şey bir güzel sanat eseri olamaz; tekniğe dayalı bir üretim olur. Estetiğin nesnesi ise anlama yetisi ile hayal gücünün özgür birlikteliğine dayanmaktadır. Bu nesnede içsel bir uyum vardır. Bu uyum, eseri üretenin ve onunla karşılaşan öznenin aklına içkin düşünce güçlerinin uyumuna tekabül eder. Amaçsız amaçlılık bu sayede güzel sanatın temel ilkesi olmaktadır. Ve bu ilkeyi içeren eserin içeriğini, önceden verili kavramların denk getirilemeyeceği estetik ideler oluşturmaktadır. Böylesi bir biçime ve içeriğe sahip nesnenin üretimi, kuşkusuz, önceden belirlenmiş kurallar aracılığıyla mümkün olamaz. Önceden belirlenmiş kural ve amaç doğrultusunda ortaya çıkarılan bir şey, gerçek güzel değildir. İşte dehanın başardığı tam olarak budur: Doğuştan sahip olduğu doğası aracılığıyla deha, eserlerinde, sanata kuralı veren kişidir. Kant, üzerinde konuşulması büyük güçlükler içeren deha kavramını felsefi perspektiften ele alarak estetiğin tarihinde büyük bir hamle yapmıştır. Bu hamle sayesinde Kant, akıl güçleri zemininde bağımsız ve önceden belirlenmemiş amaca yönelen uyumluluğun saf güzeli ortaya çıkarabilme olanağına dair düşüncelerini aktarmıştır. Kant, bu düşünce biçiminden yola çıkarak “Yargı Gücünün Eleştirisi”nin estetiğe yönelen kısmında, müzikten şiire kadar güzel sanatları da incelemeye almış ve bu sanatların içeriklerine felsefi açıklamalar öne sürmüştür.
Etkinliğin kaydına YouTube kanalımızdan ulaşabilirsiniz.